Ana içeriğe atla
En

Uzak Doğu Baskısına Karşı Katma Değer Öne Çıkıyor

ekonomi

Uzak Doğu'nun düşük maliyetli üretim baskısı karşısında elektronik sektörünün yüksek katma değerli ve uzmanlık gerektiren alanlara yönelmesi gerekiyor. Karel Endüstriyel Operasyonlar Genel Müdür Yardımcısı Dr. Alper Sarıkan stratejik yerlileştirme, otomasyon ve Ar-Ge odaklı dönüşümün rekabet gücü açısından kritik olduğuna dikkat çekti.

Uzak Doğu’nun düşük maliyetli üretim baskısının küresel rekabeti sertleştirdiği elektronik sektöründe Türkiye'nin yüksek katma değerli ve uzmanlık gerektiren alanlara rotasını çevirmesi gerekiyor. Savunma, medikal ve otomotiv elektroniği, maliyet odaklı rekabete karşı öne çıkan başlıca alanlar olarak dikkat çekerken, yarı iletken krizinin ortaya koyduğu dışa bağımlılığa karşı stratejik yerlileştirme, otomasyon ve Ar- Ge odaklı dönüşüm sektörün öncelikli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Karel Endüstriyel Operasyonlar Genel Müdür Yardımcısı Dr. Alper Sarıkan Uzak Doğu’nun düşük maliyetli ve yüksek hacimli üretim modeli karşısında Türk elektronik sektörünün rekabet stratejilerini, yarı iletken krizinin yarattığı kırılganlıkları ve yeşil dönüşümün sektöre etkilerini değerlendirdi. Sarıkan, Türkiye’nin rekabet avantajını maliyetle değil, tasarım kabiliyeti, regülasyon uyumu, sürdürülebilirlik ve nitelikli insan kaynağı üzerinde kurabileceğini söyledi.

"Rekabet artık maliyetle değil, güvenilirlikle ölçülüyor" 

Uzak Doğu'nun küresel elektronik pazarındaki üretim gücünün sürdüğünü belirten Sarıkan, buna karşın Türkiye'nin farklı bir rekabet alanı yaratabileceğini ifade etti. Düşük maliyetli ve yüksek hacimli üretime dayalı model karşısında Türkiye'nin savunma, medikal ve otomotiv elektroniği gibi yüksek katma değerli ve yoğun regülasyon gerektiren alanlarda fark yaratabileceğini dile getirdi. Bu segmentlerde rekabetin yalnızca fiyatla açıklanamayacağını vurgulayan Sarıkan, tasarım yeteneği, ileri mühendislik kapasitesi, kalite ve güvenlik standartlarının belirleyici unsurlar haline geldiğini söyledi. Türkiye'nin beyaz eşya ve otomotiv sektörlerinde kazandığı teknik birikimi bu alanlara taşımaya başladığını kaydeden Sarıkan, pandemi döneminde kısa sürede geliştirilen yerli solunum cihazını bu dönüşümün somut örneklerinden biri olarak gösterdi. Elektronik sektöründe sürdürülebilir rekabetin, müşterinin algıladığı değerle doğrudan ilişkili olduğunu belirten Sarıkan, ürün geliştirme süreçlerinin bu bakış açısıyla yeniden ele alınması gerektiğini söyledi. Sarıkan, yalnızca başlangıç isterlerinin değil, ürün yaşam döngüsü boyunca değişen gereksinimlerin de hızlı ve doğru biçimde yönetilmesinin kritik önem taşıdığına dikkat çekti. Sarıkan, izlenebilir ister yönetimi ve hızlı değişiklik mekanizmalarının kurulmasının, değişen regülasyonlar ve çevresel gerekliliklerin ürün yaşam döngüsüne entegre edilmesini sağladığını dile getirdi. Türkiye'nin Avrupa'ya coğrafi yakınlığının, hızlı lojistik ve servis imkanlarıyla müşteriyle daha kısa geri bildirim döngüleri kurulmasına olanak tanıdığım da sözlerine ekledi. Küresel yarı iletken krizinin Türkiye elektronik sektöründeki dışa bağımlılığı net biçimde ortaya koyduğunu belirten Sarıkan, özellikle otomotiv ve tüketici elektroniğinde üretimin durma noktasına gelmesinin bu kırılganlığı açıkça gösterdiğini söyledi. Çip tedarikinin büyük ölçüde ithalata dayanmasının, küresel kriz dönemlerinde ciddi riskler yarattığını ifade eden Sarıkan, bu sürecin teknolojik bağımsızlık tartışmalarını hızlandırdığını belirtti.

"Yerlileştirme sadece teknik değil, stratejik bir konu" 

Teknolojik bağımsızlık için atılacak adımların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurgulayan Sarıkan, müşteri odaklı tasarım anlayışının bu sürecin temelini oluşturduğunu söyledi. Geliştirilecek milli çiplerin ve elektronik bileşenlerin, küresel rakiplerine kıyasla yarattığı algılanan değerin ön plana çıkarılması gerektiğini ifade etti. Bu değerin yalnızca teknik performansla sınırlı olmadığını belirten Sarıkan, tedarik güvenliği, teknik destek ve uzun vadeli iş birliklerinin de belirleyici olduğunu dile getirdi. Mikrodenetleyici, güç elektroniği ve sensörler gibi kritik bileşenlerde stratejik yerlileştirmenin önceliklendirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'nin coğrafi konumunun tedarik zincirlerini kısaltma ve lojistik maliyetleri düşürme açısından önemli bir avantaj sunduğunu belirten Sarıkan, orta ve uzun vadede wafer üretim aItyapısına yönelik yatırımların teknolojik bağımsızlık açısından kritik olacağını kaydetti. 

“İnsan kaynağı olmadan sürdürülebilirlik mümkün değil”

Elektronik sektöründe sürdürülebilirliğin en kritik unsurunun insan kaynağı olduğunu vurgulayan Sarıkan, nitelikli mühendis ve teknisyenleri sektörde tutmanın stratejik önem taşıdığını ifade etti. Türkiye'nin farklılaşma yolunun insan kaynağının niteliğini artırmaktan geçtiğini belirten Sarıkan, şunları söyledi: "Mevcut mühendis ve teknisyenlerimizi Endüstri 4.0 araçları, sürekli eğitim programları ve sertifikasyonlarla güçlendirmemiz gerekiyor. Üretim süreçlerine dijital izleme, MOM/ERP entegrasyonu ve veri analitiği eklemek hem kaliteyi yükseltiyor hem maliyetleri düşürüyor.  Böylece yüksek katma değerli ürünlerde sürdürülebilir ve izlenebilir bir üretim modeli kurulabilir." Sarıkan, mühendislik eğitimlerinin güncellenmesi ve Ar-Ge odaklı kariyer modellerinin oluşturulması gerektiğini de dile getirdi. 

Yeşil dönüşüm pazar erişiminin anahtarı 

Küresel yeşil dönüşümün elektronik sektörünün tüm değer zincirini dönüştürdüğünü belirten Sarıkan, özellikle Avrupa Birliği’nin karbon- nötr hedeflerinin üreticiler için yeni bir rekabet eşiği oluşturduğunu, yenilenebilir enerji kullanımı ve sürdürülebilir üretim süreçlerinin artık ticari bir zorunluluk haline geldiğini, kısa vadede maliyet gibi görünen yatırımların orta ve uzun vadede operasyonel verimlilik ve pazar erişimi açısından önemli avantajlar sağladığını dile getirdi.